Obezitenin
yaşlılardaki
prevalansı
batı
ülkelerinde
ve
ülkemizde
giderek
artmaktadır.
Türkiye‘de
65
yaş
üzeri
nüfusda
obezite
oranı
2010’da
%
22,9
iken,
bu
oran
2019’da
29’dur.
Obezite
ile
ilişkili
hipertansiyon,
dislipidemi,
tip
2
diyabet,
kardiyovasküler
hastalıklar
gibi
komorbidite,
genç
erişkinlerine
benzer
yaşlı
popülasyonda
da
sıktır.
Obeziteye
bağlı
komorbiditenin
önlenmesi,
birçok
ülkede
tedavisindeki
en
büyük
zorluklardandır.
1991
kılavuzları,
obezlerde
bariatrik
cerrahiyi
önermemekte
idi.
Ancak
laparoskopik
cerrahinin
ortaya
çıkışı
azalan
risk,
ameliyat
sonrası
iyileşmeyi
de
olumlu
şekilde
etkilemiş,
klinik
fiziksel
durumu
iyi
olan
hastalarda
cerrahiye
ait
deneyimler
tatmin
edici
sonuçlar
vermiştir.
Çalışmalar,
hastalara
kıyasla;
daha
fazla
postoperatif
komplikasyon
insidansı
düşük
kilo
kaybı
bildirmesine
rağmen,
komorbid
durumların
iyileştirilmesi,
fonksiyonel
yaşam
kalitesi
açısından
avantajlarını
göstermiştir.
Genç
erişkin
obezlere
endikasyonları
olan,
risk
faydaların
dikkatli
bir
değerlendirildiği,
üstü
bariatrik/metabolik
cerrahi
uygulanabilir.
Prader-Willi
sendromu
genetik
nörogelişimsel
bir
hastalık
olup
bilişsel,
davranışsal
ve
endokrinolojik
birçok
anomali
görülür.
Bu
sendromda
erken
tanı
ile
komplikasyonların
kontrol
altına
alınması
önemlidir.
Bazı
komplikasyonlarına
karşı
deneme
aşamasında
olan
tedaviler
mevcuttur.
Bariyatrik
ve
metabolik
cerrahi
sonrası
sarkopeni,
kas
kütlesi
fonksiyon
kaybı
anlamına
gelir
bu
durum,
hastaların
yaşam
kalitesini
etkileyebilir.
Sarkopeni
risk
faktörleri
arasında
hastanın
yaş,
cinsiyet,
fiziksel
aktivite
düzeyi
beslenme
durumu
gibi
değişkenler
yanında
tip
2
diyabet
varlığı
gerçekleştirilen
türü
bulunmaktadır.
tanısı,
kütlesi,
gücü
performansın
değerlendirilmesini
içerir.
Sarkopeninin
önlenmesi
yönetimi
için
egzersiz
programları
önemlidir.
Adolesan
obezlerde
cerrahi
tedavi
özellikle
ilerleyen
dönemde
obeziteye
bağlı
komorbid
hastalıkların
oluşmasını
engellemek
ve
bu
etkilerinden
korunmak
amacıyla
günümüzde
sıkça
uygulanmaktadır.
Ancak
cerrahinin
komplikatif
bir
işlem
olduğu
unutulmamalıdır.
Bu
nedenle
gerekli
yaşam
şekli
değişikliklerinden
sonra
yeterli
kilo
veremeyen
obez
hastalarda
yöntemler
uygulanabilir.
Ayrıca
erişkinlerden
farklı
olarak
pediyatrik
adolesan
hastaların
gelişim
süreçleri
henüz
devam
ettiğinden
nutrisyonel
eksikliklerin
hasta
üzerinde
oluşturduğu
etkiler
çok
daha
ağır
sonuçlar
ortaya
çıkarmaktadır.
kriterlere
dikkat
ederek
teknik
seçimi
yapılmalıdır.
Obezite,
morbidite
ve
mortaliteyi
arttıran,
görülme
sıklığı
tüm
dünyada
giderek
artan,
kronik,
ilerleyici
tekrarlayan
bir
hastalıktır.
Obezite
tedavisi,
yaşam
tarzı
değişiklikleri,
farmakoterapi
bariatrik
cerrahiyi
içeren
kapsamlı
tıbbi
yaklaşım
gerektirir.
Yaşam
değişikliği
yani
hipokalorik
dengeli
diyet,
egzersiz
bilişsel
davranış
terapisi
kombinasyonu
düşük
maliyetleri
minimum
komplikasyon
riski
ile
obezite
tedavisinde
ilk
seçenektir.
Tek
başına
değişiklikleri
kilo
veremeyen,
VKİ
≥30
olan
veya
≥27
olup
en
az
komorbid
duruma
sahip
olanlar
için
önerilir.
Cerrahi,
uzun
süreli
kaybı,
eşlik
eden
hastalıkların
kalitesinin
iyileştirilmesi
genel
mortalitenin
azalması
açısından
ileri
derecede
obezitesi
hastalar
etkili
tedavidir.
farmakolojik
müdahalelerden
daha
olmasına
rağmen,
cerrahi
prosedürler
büyük
taşır.
Tüm
tedavi
modalitelerinde
bireylerin
kaybı
miktarı
farklılık
göstermekte,
sağlıklı
vücut
ağırlığının
korunması
hastanın
izlemi
önem
taşımaktadır.
‘Bariatrik
ve
Metabolik
Cerrahi
Genel
Prensipler
Yenilikler’
isimli
bu
kitabımız
bariatrik
cerrahi
alanında
var
olan
temel
prensiplerle
beraber
yeni
tedavi
protokolleri
obezite
cerrahisinde
oluşabilecek
komplikasyonlar
uzun
dönemde
sorunları
kapsamaktadır.
Bariatrik
sadece
Cerrahları
değil
birçok
branştan
hekimleri
de
ilgilendiren
multi
disipliner
bir
takip
gerektiren
branştır.
Kitabımızda
çalıştığımız
tüm
branşların
protokollerine
yer
vermeye
çalıştık.
Bu
eser
multidisipliner
klinik
pratiklerde
yaşanılan
komplikasyonlara
kılavuzluk
edecek
ilk
Ulusal
kitap
olma
özelliğini
taşımaktadır.
Ayrıca
okuyucularına
teorik
eğitimin
yanı
sıra
içerdiği
vaka
resimleri
ile
pratik
yol
gösterici
olacaktır.
esere
katıda
bulunan
Obezite
Cerrahisi
Derneğinin
üyelerine
teşekkür
ederiz.
Bu
bölüm,
bariatrik
ve
metabolik
cerrahi
yapılacak
merkezlerin
temel
özelliklerini
gereksinimlerini
ele
almaktadır.
Bariatrik
cerrahi,
obezite
ile
mücadelede
önemli
bir
role
sahipken,
de
diyabet
gibi
hastalıkların
yönetiminde
etkili
çözüm
sunmaktadır.
bölümde,
bu
iki
disiplini
üzerine
odaklanarak,
alanda
merkezin
sahip
olması
gereken
alt
yapı,
ekipmanlar,
uzman
personel
kilit
noktaları
detaylı
şekilde
alıyoruz.
cerrahinin
tarihsel
gelişiminden
başlayarak,
günümüzdeki
en
tekniklere
yaklaşımlara
kadar
geniş
perspektif
mevcuttur.
Merkezlerin
fiziksel
gereksinimlerinden
teknolojik
altyapıya,
sonrası
hasta
bakım
süreçlerinden
multidisipliner
ekip
yaklaşımlarına
alandaki
unsurları
kapsamlı
inceliyor.
bölümün
amacı,
yöneticileri,
cerrahları,
sağlık
personeli
ilgili
tüm
profesyoneller
için
rehber
olmaktır.
Okuyucular,
bölüm
sayesinde
gelişim
sürecini
anlamak,
oluşturulması
adımları
öğrenmek
iyi
uygulamaları
keşfetmek
konusunda
kaynak
elde
edeceklerdir.
bilgi
becerilere
olmak
isteyen
herkesin
ihtiyaçlarını
karşılayacak
kaynaktır.
Şu
anda
"sessiz
salgın"
–
obezite
yayılması
bulaşıcı
olmayan
bir
salgın
olarak
kabul
ediliyor
ve
sorun
dünyada
1,7
milyardan
fazla
insanda
bulunuyor.
Gezegenin
her
5
sakininden
1'inde
eğilimi
görülmektedir.
Bu
zaman
enetkin
yöntem
bariatrik
cerrahidir.
Obezite
cerrahisinin
öyküsü
malabsorptif
ameliyatlarla
başlamış,
ardından
restriktif
kombine
(restriktif
+
malabsorptif)
devam
etmiştir.
Neden
bu
kadar
çok
eylem
ortaya
çıktı
tarih
oldu?
Çünkü
Dünya
Bariatrik-Metabolik
Cerrahi
daha
etkili
kilo
verme,
obezitenin
beraberinde
getirdiği
hastalıklardan
kurtulma
uzun
süreli
operasyonlar
arayışındaydı.
Günümüzde
en
sık
kullanılan
ameliyat
türü
tüp
mide
olup,
dünya
çapındaki
cerrahi
ameliyatların
%43-45'ini
oluşturmaktadır.
ilk
seçim
mide?
anatomik
koruyucu
tüm
cerrahların
rahatlıkla
uygulayabileceği
fizyolojik
türüdür.
Kilo
verme
göstergelerine
göre
diğer
operasyonlarla
aynıdır.
Ama
hastalar
tekrar
alarsa,
uyğun
standartlarda
yapılırsa
o
ne
yapmalıyız?
durumda
ameliyatı
olan
tip
hastalarda
neden
Re-sleeve
uygulamayalım?
bize
pasiyenti
yetersiz
emilim
sendromundan,
avitaminozdan
koruma,
anatomik,
mideye
sahip
olma
tekrarlama
sonucunda
başka
ameliyatlara
geçme
şansı
verecektir.
Re-LSG,
tekrarlayan
obezitesi
revizyon
cerrahisi
için
fırsat
sunuyor
Roux-en-Y
gastrik
bypass
(RYGB)
morbid
obezitenin
cerrahi
tedavisinde
en
sık
uygulanan
bariatrik
prosedürlerden
biri
olmaya
devam
etmektedir.
Günümüzde
yayınlanan
geniş
vaka
serilerinde
RYGB
sonrası
gastrointestinal
kaçak
oranları
%0,1
ile
8,3
arasında
bildirilmektedir.
Kaçak
diğer
komplikasyonlara
göre
daha
nadir
görülmesine
rağmen
morbidite
ve
mortalite
açısından
ciddi
bir
risk
oluşturmaktadır.
Gastrik
gastrojejunostomi
anastomozunda
görülmektedir.
Teknik
açıdan
oranlarını
azaltabilmek
için
iyi
beslenen,
gerilimsiz
anastomuzun
oluşturulması
stapler
kullanımında
doku
kalınlığına
dikkat
edilmesi
önemli
unsurları
Erken
tanı
kaçakla
ilişkili
azaltmak
etkendir.
Morbid
obezitesi
olan
hastalarda
kaçakların
erken
döneminde
genellikle
anlamlı
karın
muayene
bulgusu
saptanmaz,
bu
nedenle
taşikardi,
ateş,
şişkinlik,
hıçkırık
gibi
non-spesifik
semptomlar
ciddiye
alınmalıdır.
Klinik
olarak
kaçaktan
şüpheleniliyorsa,
hemodinamik
bozulma
varlığında
radyolojik
görüntülemede
saptanmasa
bile
acil
eksplorasyon
düşünülmelidir.
Cerrahi
tedavinin
temel
prensipleri
içerikle
kontamine
abdominal
kaviteyi
boşaltıp
yıkama,
drenlerle
kontrollü
fistül
oluşturma,
spektrumlu
antibiyotik
tedavisi
parenteral
veya
enteral
beslenmenin
sağlanmasıdır.
Akut
dönemde
rekonstrüksiyon
yapılmamalıdır.
Tanı
tedavide
gecikme
olumsuz
sonuçlarla
ilişkilidir.
Obezite,
çok
sayıda
komorbidite
ile
ilişkili
kronik,
faktörlü
bir
hastalıktır.
Obezitenin
klinik
yönetimi,
davranış
ve
yaşam
tarzı
değişikliği
başlayıp,
anti-obezite
ilaçları,
endobariatrik
prosedürler
bariatrik
cerrahi
takip
eden
entegre
yaklaşımı
içerir.
Kişiye
özel
tedavilerin
uygulandığı
günümüzde,
ilaç
kullanımı
sonucunda
kilo
alma
riski
en
yüksek
olan
hastaların
moleküler
genetik
yöntemler
belirlenmesi
tedaviden
alınacak
faydayı
artıracağı
gibi
beraberinde
sağlık
giderlerini
de
düşürecektir.
Farmakogenomik
uygulamalar,
ilaçlarının
kullanımını
optimize
etmenin
yanı
sıra
alımını
aza
indirerek
obezite
yönetiminde
önemli
rol
oynayabilir
Obezite,
çağımızın
en
önde
gelen
problemlerinden
birisidir.
Süper
obezite,
vücut
kitle
ideksi
(VKİ)’nin≥50
kg/m2
olması
olarak
tanımlanmaktadır.
obez
hastalar,
diğer
obezlere
göre
obezite
ile
ilişkili
daha
fazla
komorbiditeye
sahiptirler.
hastalarda
uygulanan
başlıca
cerrahi
yöntemler;
Sleeve
gastrektomi,
R-Y
Gastrik
Bypass,
Mini
Bypass
ve
Duodenal
Switch’dir.
Bariatrik
Cerrahide
temel
amaç,
obezitenin
ortadan
kaldırılmasının
yanı
sıra
buna
bağlı
komorbidite
mortaliteyi
de
azaltmaktır.
cerrahi,
süper
kronik
hastalıkların
yönetiminde
oldukça
etkili
bir
yöntemdir.